Dr.Atilla Erden ile, Antalya Kent Müzesi Kuratörlüğü yaptığı sırada tanıştım. Antalyayı ve tarihini bilen, şehiriçi ve ilçeler ile köylerdeki tarihi mezarlıklardaki çalışmalarını, yaptığımız söyleşilerden hatırlarım. Dr.Erden aynı zamanda Yörük yaşamı konusunda da uzmanlaşmış değerli bir abimiz. Bende bulunan "Andızlı'nın Anlattıkları" kitabına göz attığımda, mezarlıkta yatan Antalya'yı Antalya yapan kişilerin mezar taşlarında anlatılanları okudum. Gerçekten Antalya şehir merkezinde kalmış, Andızlı mezarlığı bu şehrin sosyal, kültürel, tarihsel hatta sanatsal bir aynası gibidir. Aynaya baktığımda anlatılanlardan bazıları;
Ölüm beni erken aldı, Kalanları Yasa Saldı. Kendim burada olsam da, Gözlerim Arkada kaldı.
Okursunuz Taşımda, Sözdüm genç yaşımda, Beni rahmetle anın, Ağlamayın başımda.
Geceler kara tahtamdır. Parmaklarım tebeşir. Bir garip muallimim ama, Fecrinde devler güreşir.
Vakit çok erken derken kendine, Elveda bile diyemezsin çekip giderken.
Unutma, Yaşam dokuması henüz tamamlanmamış, olağanüstü güzellikte bir duvar halısıdır ve sana ait olan boşluğu yalnız sen doldurabilirsin.
Saç tavlandı, Hamve tükendi, Geçim Düzeldi, Ömür tükendi.
Araba araba derdi, Can gibi severdi. Son nefesini de, Arabasında verdi.
Tunceli'de çıktın yola, Antalya'da verdin mola. Hayatın acılarla doluydu, İçindeki yakınların anlamadı. Reva değildi bu sana, Eyvah etmesinler iş iş ten geçti diye.
Dünya bir rüya, Ahret bir ukba. Hakka duacı ol, İmanını koruya. Dünyadan ayrıldım, bir uyku halinde. Rabbime eriştim elli yedi yaşımda.
Bu dünyada karar vereceğiniz herşeyi ama herşeyi önceden iyi düşünüp tartın.
Memleketin gülüydü, Lakabı da Tülüydü. Münevverin biriydi, Sanatı eliydi.